Günümüz veri dünyasında bilgiyi üretmek, bilgiye sahip olmak, bunu inovasyona ve teknolojiye dönüştürmek, sahip olunan varlıkları işlemek, geliştirmek, denetlemek ve korumak, gelişmiş toplumlar veya ülkelerin öncelikli konularındandır. Artık, bilgi ve bilginin sahipliği ve kullanımı gelişmişlik düzeyinin de bir ölçüsüdür. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi geçmişte ürettiği çelik ve enerji miktarı ile ölçülürken, günümüzde bilgi ve iletişim teknolojileriyle toplanan, işlenen, aktarılan, saklanan veya korunan bilgilerin boyutu ve bundan elde edilen değerler ile ölçülmektedir.

Bilişim teknolojilerini kullanmadan, geliştirmeden ve bu teknolojileri üretim, yönetim ve denetimde bunları kullanmadan, ülkelerin büyümesi, değişmesi ve en önemlisi gelişmesi mümkün değildir. Bunu anlayan, strateji ile politikalarını oluşturan ve uygulayanlar, bilgi toplumları olarak isimlendirilmektedir. Bilgi toplumları; bilginin önemini, gücünü, farkındalığını ve en önemlisi felsefesini anlamış, bilgiyi işleyen, yöneten ve buna göre geleceği planlayan adımlar atmakta, bilgi teknolojileri kullanımını yaygınlaştırmakta, hayatı bu teknolojilerle kolaylaştırmakta ve bilgiden yeni değerler elde etmektedir. Literatürü veya bu konuda yayımlanan eserleri incelediğimizde; bilgi toplumu olmanın gereğini yerine getiren toplumların;

  • bilişim ve iletişim teknolojileri (BT) altyapılarına ve erişimine sahip oldukları, günlük hayatlarında kullandıkları,
  • ulusal stratejilerinin ve politikalarının bulunduğu,
  • hizmetlerini elektronik ortamlarda verdikleri ve işlerini bu ortamda yaptıkları,
  • ar-ge’ye önem verdikleri, kaynak ayırdıkları ve destekledikleri bünyelerinde çok sayıda ar-ge yapan enstitü ve merkezlerinin bulunduğu,
  • bilim ve teknoloji geliştirdikleri, üretikleri ve bundan gelir elde ettikleri,
  • bilgi ekonomisini oluşturdukları,
  • üniversitelerine özel önem verdikleri, ulusal araştırma laboratuvarı ve merkezlerini açtıkları, üniversite-sanayi işbirliklerinin üst düzeyde olduğu, gelişimlerini destekledikleri, yeterli düzeyde kalifiye uzman kaynağına sahip oldukları, sahip olunan bilgi birikimi ve yetenekleri üst seviyeye çıkarmaya çalıştıkları, bilim ve bilimsel çalışmaları destekledikleri, üretilen bilgi varlıklarının (makale, kitap, yayın, patent, marka, vb) yüksek olduğu,
  • strateji ve politikalarının bulunduğu ve bunları uyguladıkları,
  • uluslararası bilimsel işbirlikleri yaptıkları, kritik alanlarda bilgi ve iletişim teknolojileri geliştirme ve üretmeye ağırlık verdikleri,
  • işbirliklerini yüksek sayıda geliştirdikleri,
  • kurumlararası veri paylaşımının yüksek olduğu,
  • kalite ve standartları geliştirdikleri ve uyguladıkları, ve
  • bağımsız ve güçlü denetim sistemleri ve örgütlerine sahip oldukları

bilinmektedir.

Ülkemizin tam anlamıyla bilgi toplumu olmaya doğru hızla ilerlediği günümüzde;

  • her hükümetin bilgi ve iletişim teknolojilerin kullanılması ve yaygınlaşmasına önem verdiği ve özellikle son yıllarda ise devlet yatırımları, teşvikleri ve desteklerinin arttığı, BT ve ar-ge kültürünün geliştirilmesine önem verildiği ve teşvik paketleri açıkladığı,
  • ar-ge merkezleri sayısının 900’e yaklaştığı, 35000’in üzerinde araştırmacının bu merkezlerde çalıştığı, 15.000’in üzerinde proje üretildiği, 5000’e yakın patent müracaatının bulunduğu bu önceki yıllara göre ümit verici olduğu,
  • dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisinde olmanın, 500 milyar dolarlık ihracat yapmanın, kişi başı milli gelirin 25 bin dolara çıkarılmasının yolunun teknolojik üretimden geçtiğinin bilinciyle 2023 hedeflerine erişmek için çalışıldığı,
  • ülke stratejileri ve politikaları geliştirildiği, mevcutların ise güncellendiği,
  • GSMH’dan ar-geye ayrılan payın %2-6 arasında olmasının hedeflendiği,
  • ar-ge yapan üniversitelerin özel olarak desteklendiği,
  • 2017’nin “Bilişimde Gelişim Yılı” ilan edildiği,
  • BSTB’nin ar-ge merkezlerini, küçük ve orta işletmelerini ve teknoparkların kurulmasını desteklediği, gelişme potansiyeli yüksek işletmelerin ise makina parklarını yenilemeleri için fonladığı,
  • Kalkınma Bakanlığının, şirketlerin uluslararasılaşması, işbirliklerini geliştirmeye ürünlerini diğer ülkelere taşıma, tanıtma ve satma konusunda şirketlere farklı kategorilerde teşvikler verdiği,
  • TÜBİTAK’ın gerek kamuda karşılaşılan sorunların giderilmesi gerekse sektörün ve üniversitelerin gelişmesi için destekler verdiği; özel ve kritik alanlarda çağrılar açtığı, pek çok alanda ar-ge projelerini desteklediği, üniversitelerde Teknoloji Transfer Ofisleri kurulmasını teşvik ettiği, inovasyon kültürünün geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına destekler verdiği, öğretim elemanlarını, öğrencileri, sanayicileri desteklediği, projeleri fonladığı,
  • devletimizin öğretim elemanlarının daha çok ar-geye yönelmesini teşvik etmek, konuya olan ilgiyi artırmak için iki yıldır özel teşvik primi verdiği,
  • KOSGEB’in, üniversitelerimizden mezun olmuş ve yeni bir projesi olan girişimcilere karşılıksız belirli miktarda maddi destek verdiği,
  • MEB’in kritik alanlarda ihtiyaç duyulan kalifiye eleman açığını karşılamak üzere yurtdışına lisans ve lisansüstü seviyede uzun yıllardır burslu öğrenciler gönderdiği, BT teknolojilerinin yaygınlaştırılmasına yönelik bilişim sınıfları açıldığı ve bilişim öğretmelerinin sayısının artırılmaya çalışıldığı, FATİH projesi ile BT kullanımının okullarımızda yaygınlaştırdığı ve son dönemde ise kodlamanın yaygınlaştırılmaya çalışıldığı,
  • YÖK’ün üniversitelerimizde ar-ge çalışmalarına özel önem verdiği, pek çok yeni proje geliştirdiği, 100-2000 projesi ile 100 kritik alanda her yıl 2000 doktoralı araştırmacı yetiştirilmesine çalışıldığı, yurtdışına doktora için öğrenci gönderildiği, ar-ge merkezlerinde enstitüler açıldığı, Mevlana ve Farabi programları ile yurtiçi öğrenci ve öğretim elemanı değişiminin desteklendiği, patent sahipliği, proje, ürün tasarımı ve geliştirme akademik atama yükseltmelerde dikkate alınmaya başlandığı, Aselsan gibi ar-ge yapan şirketlerin bünyelerinde enstitü açılması, ar-ge Üniversitelerini destekleme, üniversite sayılarının arttırılması, kritik alanlarda lisansüstü programların ve merkezlerin açılması ile Yükseköğretim Kalite Kurulunun oluşturulduğu,
  • TPE’nin ülkemizde patent kültürünün geliştirilmesine yönelik destekler vermekdiği ve etkinlikler düzenlediği,
  • Savunma Sanayi Müsteşarlığının farklı alanlarda kümelenmeye gittiği, siber güvenlik kümelenmesini de geçen yılın sonunda tamamladığı,
  • Ülkemizde BT alanında, bu alanı doğrudan veya dolaylı etkileyen veya destekleyen pek çok strateji ve eylem planı hayata geçirilmeye çalışıldığı; Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı (2016-2019), Ulusal e-Devlet Stratejisi ve Eylem Planı (2016-2019), Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018), Türkiye Yazılım Stratejisi ve Eylem Planı (2016-2019), Ulusal İstihdam Stratejisi (2014-2023), Organize Suçlarla Mücadele Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem Planı, Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018), KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018), Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı, Türkiye Sanayi Stratejisi (2015-2018), Türkiye Girişimcilik Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018), Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi (2014-2023) ve Türkiye Ulaşım ve İletişim Stratejisi çalışmaları

yapılan çalışmaları özetlemek için kısaca sıralanabilir.

Ülkelerin BT açısından değerlendirilmesinde veya anlaşılmasında kullanılan bazı endeksler vardır. Bu endeksler; bağımsız/bağımlı kurumlar, organizasyonlar veya örgütler tarafından yıllık olarak hazırlanıp (yukarıda belirtilen göstergeleri doğrudan veya dolaylı olarak değerlendirmelerde kullanan) yayımlanmaktadır. Burada mevcut olan bazı önemli dünya endeksleri temel alınarak, ülkemizin durumunun daha net olarak değerlendirilmesi için sunulmuş ve aşağıda maddeler halinde özetlenmiştir. Bunlar;

  • Dünya Ekonomik Forum’un hazırladığı 2016-2017 Küresel BT Rekabet Endeksi sıralamasında ülkemiz 4,39 ile bu yıl 55. sıradadır.  Bu oranın bir önceki yılda 4,37 olduğunu ve sıralamada 51. sıradadır. Burada ilk üç ülke, sırasıyla, İsviçre, Singapur ve ABD’dir. Eğitim ve yetenek konusunda ise 3,95 puan ile ülkemiz 76. sıradadır. İş dinamikleri açısından ülkemiz, 4,62 puan ile sıralamada 72. sıradadır. İnovasyon kapasitesi açısından 3,11 puan ile sıralamamız 58. dir.
  • Dünya “İletişim Ağına Hazırolma Endeksi (Networked
    Readiness Index)”
    2016 raporunda, 4,4 puan ile 48. sıradayız.
  • “Küresel İnovasyon Endeksi (Global Innovation Index)” sıralamasında 128 ülke içerisinde, 39 puanla ülkemiz 42. sıradadır. 2015 yılında 58. sırada olan ülkemiz 2016 yılında 16 basamak yükselerek 39,03 puan almıştır. Ayrıca bu raporda yer alan “siyasi ortam” kategorisinde 88, “düzenleyici ortam” kategorisinde ise 96. sırada yer almaktadır. 2016 yılı Türkiye İnovasyon Etkinliğinde; 13. sıraya yükselerek iyi bir gelişme kaydetmiş olup, 7 ana gösterge dikkate alındığında;
    • İnsan kaynağı ve araştırma alanında yükseköğretim kayıtlarında (16. sıra),
    • İş gelişmişliği alanında ticaret-rekabet-pazar ölçeğinde (12. sıra),
    • Bilgi ve teknoloji çıktılarında bilgisayar yazılım harcamalarının GSYH içindeki payında (9. sıra),
    • Yenilikçi çıktılar alanında maddi olmayan varlıklar (5. sıra) ile yenilikçi mal ihracatının toplam ticarete oranında  ise 14. Sıradadır.
  • Yükseköğretim derecelendirme kuruluşu Times Higher Education’ın (THE) 2016-2017 Dünya Üniversiteleri Sıralamasında Türkiye’den 18 üniversite bu değerlendirmede yer almıştır. Araştırmada 1000 üniversitenin öğretim kalitesi, araştırma etkisi, uluslararası görünüm ve endüstri bağlantıları gibi kriterlere göre değerlendirilmiştir. Sıralamaların ülkemizde 251-1000 arasında olduğu görülmüştür. Bu aralıkta ilk sırayı Koç Üniversitesi alırken, Yıldız Teknik Üniversitesi 18. sıradadır.
  • Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) tarafından yayımlanan “Küresel Siber Güvenlik Endeksi (Global Cybersecurity Index)” ve devletlerin siber saldırılara karşı hazırlıkları ve savunma kapasiteleri sıralamasında ülkemiz 2014 yılı sıralamasında genelde 7. sırada (detayda ise 23. sırada) iken 2017’de yayımlanan ve 164 ülkenin skorlandığı en güncel 2. raporda, ülkemiz 43. sıradadır. Singapur, siber saldırılara karşı en hazırlıklı ülke iken, ABD ikinci ülke, ve bunu takip eden ve ilk 11’e giren diğer ülkeler ise sırasıyla Malezya, Umman, Estonya, Mauritius, Australya, Gürcistan, Fransa, Kanada ve Rusya’dır. Ülkelerin sadece %38’inin siber saldırıya karşı gereken şekilde korunduğu, %12’sininde siber güvenlik stratejilerinin hazırlık aşamasında olduğu belirtilmiştir.
  • “Küresel Açık Veri Endeksine” göre, Avustralya ve Tayvan 1. sırada ülkeler iken ülkemiz 15 alanda 46. sıradadır.
  • “IPRI 2017 Küresel Mülkiyet Hakları Endeksi” sıralamasında, Doğu Avrupa ve Merkez Asya bölgesinde ülkemiz 11. sırada iken küresel bazda 4,9 puan ile 78. sıradadır.
  • “Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO)” 2015 yılı istatistikleri temel alındığında; ülkemizde alınan patent sayısının 7.287, tescilli marka sayısı 130.839, endüstriyel tasarım sayısının ise 12.827 olduğu görülmektedir (WIPO’un web sitesinden bugün için güncel bir sorgu yapıldığında bu değerlerin en güncel veriler olduğunu belirtmek isterim.). 2014 yılında dünyada 2.680.900 patent başvurusu yapıldığı, bunun 5097 ülkemizden yapıldığı raporlanmıştır. Bu patent başvuru sayısı ile ülkemiz 25. sıradadır. 928.177 başvuru ile Çin’in ilk sırada olduğunu belirtmekte fayda vardır. Patent müracaatı sıralamasında ülkemizdeki ilk 10 kurum ise; Arçelik, Aselsan, Tofaş, Sanovel, Ford, Kordsa, Otokar, Türkcell Teknoloji, I Kağıt, Koç Üniversitesi olarak verilmektedir. Bilişim teknolojileri alanında alınan patent sayısının oranının ise çok düşük olduğunu belirtmekte fayda vardır. Ülkeler incelendiğinde; ABD’de her iki makaleden birisi patente dönüşürken, Japonya da 4 makaleden birisi, Güney Kore’de 5 makaleden birisi, ülkemizde de 1000 makaleden birisi patente dönüşmektedir. Ülkemizde patent sahip olma oranı 1/100.000 olup üniversite başına düşen patent sayısı ise 4,3’dür.
  • “2017 Küresel Rekabetçilik Endeksi (World Competitiveness Index)” raporunda, ülkemiz 4,39 puan ile 55. sıradadır. Geçen yıl 51. sırada olduğumuzu belirtelim.
  • 2017 İş Yapma Kolaylığı Endeksi (Doing Business Index) raporunda, Avrupa ve Merkez Asyadaki ülkeler sıralamasında ülkemiz 69 sıradadır. Bir işe başlanması sıralamasında 20., elektrik alma sıralamasında 8., bir yapı izni alma konusunda 14., bir mülk elde etme konusunda 13., kredi alma sıralamasında 21., vergi ödeme konusunda 14., sınırlararası ticaret sıralamasında ise 18. sıradadır.
  • 2016 İnsani Gelişim Endeksi (The Human Development Index) raporuna göre ülkemiz, 0,767 puanla 71. sıradadır.
  • Her üç yılda bir yapılan ve 15 yaşındaki 540 bin öğrencinin katıldığı OECD PISA testinde, ülkemiz 72 ülke arasında 50. sıradadır. Türkiye’deki öğrenciler bilim, matematik ve kitap okumada OECD ortalamasının 0,3 dilim altındadır. Bilim sıralamasında, Singapur, Japonya ve Estonya ilk üç sıradadır. 35 OECD ülkesi arasında, ülkemiz en alt sıralardadır. OECD ülkelerinde eğitim gören öğrencilerin %7,7’si bilim konusunda testte en yüksek sonuçları alırken, ülkemizde bu oran %0,3 seviyesindedir.
  • “OECD 2017 Eğitim Harcamalarının Milli Gelire Oranı” karşılaştırmasında eğitime para harcayan ülkeler içerisinde ülkemizin harcama oranı %4,9 iken İngiltere’de bu oran %6,6, ABD’de %6,2 ve Almanya’da ise %4,6’dır. Ülke oranının OECD ortalamasına yakın bir değerde olduğunu belirtmekte fayda vardır.

Sonuç olarak, ülkelerin gelişimi ancak ve ancak fikirlerin teknolojiye veya inovasyona dönüşebileceği ortamların oluşturulması ve yaşatılmasıyla gerçekleşebilir. Bunun için; bilginin üretimine daha çok önem verilmesi ve bu ortamların yaygınlaştırılması, bilgi birikiminin artırılması, yeni fikirlerin üretilmesi, üretilen fikirlerin hayata geçirilmesi, bunun ürün ve hizmetlere dönüştürülmesi gereklidir. Bu ortamları oluşturan ve yaygınlaştıran ülkeler, yukarıda belirtilen endekslerde üst sıralarda yer almaktadırlar. Bunun yaygınlaştırılması için daha farklı çözümler üretilmesine ihtiyaç vardır. Teşvikler odaklı (Milli Gemi, Tank, Araba, Uçak, Savaş Uçağı, Atak Helikopteri, SİHA üretimi, vb. iyi örneklerdir.) verilmeli ve ülkede ihtiyaç duyulacak alanlarda yapılmalıdır.

 

Ülkemizin bilgi toplumu ile bilişim ve bilişim teknolojileri düzeyini değerlendirmede gerek istatistikler ve gerekse endekslerde verilen sıralamalar dikkate alındığında;

  1. ar-ge ve inovasyon faaliyetlerinin daha da geliştirilmesi ve planlanan hedeflere ulaşılabilmesi için gündemde olan stratejiler ve politikaların zaman zaman gözden geçirilmesi, hedeflenen çıktıların yapılıp yapılmadığı denetlenmesi ve sorgulanması ve eksikliklerin giderilmesi gereklidir.
  2. Hemen hemen her stratejide bulunduğu gibi ihtiyaç duyulacak olan kaliteli insan kaynağının lisans ve lisansüstü seviyelerde yetiştirilmesi, ar-ge merkezlerinin kapasite ve yeteneklerinin arttırılması, ihtiyaç duyulan altyapıların oluşturulması, yaygınlaştırılması veya mevcutların iyileştirilmesi, bunların sürdürülebilir yapılar haline getirilmesi, ihtiyaç duyulabilecek alanlarda bilgi birikiminin oluşturulması, yüksek bilgi birikimi gerektiren alanlara yönelik uzman eksikliğinin giderilmesine yönelik yeni yöntemlerin geliştirilmesi, kapasite ve yetenek geliştirme çalışmalarının arttırılması, ar-ge kültürü oluşturmada hızlanılması ve bunun üst seviyelere çıkarılması, ulusal ve uluslararası işbirliklerinin artırılması, altyapı desteğinden yatırım ve krediye kadar daha bir çok adımda iyileştirmeler yapılması gerekmektedir.
  3. Ülkeler incelendiğinde, büyüme ve gelişmenin ortak hedefler belirleyerek ve bunları hayata geçirerek yapıldığı görülmektedir. Sektör-üniversite- kurum işbirlikleri daha da artırılmalı, iyileştirmeler yapılmalı, ortak hedef belirlenmeli ve gerçekleştirilmelidir.
  4. İyi örneklerimizin sayısı arttırılmalı ve geliştirilen iyi örnekler paylaşılmalıdır.
  5. TÜBİTAK tarafından yapılan “Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi” 2016 yılı sıralamasında 95,3 puanla Sabancı Üniversitesi yılın birincisi, 85,80 puanla ODTÜ yılın ikincisi ve 82,63 puanla Bilkent Üniversitesi ise yılın üçüncüsüdür. Bu üniversitelerin takip ettiği politikalar, stratejiler veya yaklaşımlar temel alınmalı, diğer üniversitelerde de bu yaklaşımlar yaygınlaştırılmalıdır.
  6. TÜİK raporlarına göre yüksek teknoloji içeren ürün ihracat oranımız %2,2 civarındadır. TÜİK Dış Ticaret Verileri Mayıs 2017 raporuna göre, BT alanında yüksek teknoloji içeren ürün ihracatı %3,1 seviyesinden bu yıl %5,9’a yükselmiştir. En yüksek ürün ihracatına sahip olan Çin’in ise bu oranı %27’dir. Türkiye’nin 2023 hedeflerinden birinin de 500 milyar dolarlık ihracatın yüzde 20’sini ileri teknoloji ürünlerinden sağlamak olduğu dikkate alınırsa, bunun için hedef yükseltilmesine ihtiyaç olduğu ortadadır. Bunun için mevcut durum değerlendirmesi yapılmalı ve bu oranları artırmak için kapsamlı çalışmalar geliştirilmelidir.
  7. Ülkemizde bu konuda insan kaynağı yetiştiren üniversitelere baktığımızda, hemen hemen her üniversitede bilişim teknolojileri konularında programlar ve bölümler açılmıştır. Ülkemizde bu alanda insan kaynağı yetiştirilmesi için neredeyse 40 yıldır çalışılmaktadır. 100’ün üzerinde Bilgisayar Mühendisliği Bölümü, Yazılım Mühendisliği, Bilişim Sistemleri Mühendisliği, Bilgisayar Bilimleri gibi mühendislik bölümleri vardır. Toplam mezun sayıları 100.000’e yaklaşmıştır. Elektrik, Elektronik, Haberleşme, Elektrik-Elektronik Mühendisliği gibi bölümlerimizin sayısı ise bilgisayar bölümlerine yakındır. Bir de farklı alanlarda çalışanların,
    bilişim teknolojileri alanına ilgi duyduklarını ve çalıştıkları bilinmektedir. Buna rağmen bu alanda hala kalifiye personel sorunu devam etmektedir. Bunun sebebi ise mezunların yetkinlikleri ve yeterliliklerde karşılaşılan problemlerdir. Üniversitelerde, bunun iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapmalıdır.
  8. Bugün sektörün gelişmesine devlet büyük destek verse de bunun yeterli olmayacağı ortadadır. Girişimcilerin, artık her şeyi devletten beklemek yerine yeni çözüm önerileri geliştirmesi, sektörün veya girişimcilerin üzerindeki uyuşukluğu atması ise üzerinde durulması gereken başka bir husustur. Bu konuda da adımlar atılmalıdır.
  9. Ülkemizde bilişim teknolojilerinin geliştirilmesi ve üretilmesi konusunda pek çok çalışma yapılmış, raporlar hazırlanmış ve yayımlanmış olsa da Güney Kore’nin 598 milyar dolarlık ihracaatının %30’unu yüksek teknoloji ürünlerinden yaptığı ve son 25 yılda geldiği nokta değerlendirildiğinde, beklenen başarıyı elde edemediğimiz ortadadır.
  10. Bir ürünün yüksek teknoloji ürünü olarak kabul edilmesi OECD’ye göre, o ürünün imalatında kullanılan ar-ge yatırımlarının yoğunluğuna bağlıdır. OECD ülkelerinde ar-ge’ye ayrılan ortalama GSMH %3 iken ülkemizde bu oran %2’ye çıkarılmaya çalışılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde bu oran ise %6’lar civarında olup bu konuya daha çok önem verilmeli ve daha çok pay ayrılmalıdır. Hükümetin son yıllarda uyguladığı politika, verdiği destekler ülke gerçekleri dikkate alındığında takdir edilecek seviyede olup desteklenen ar-ge merkezleri sayısı ile yüksek teknolojiye yatırım yapan firmaların sayısı giderek artmaktadır. Ülkemiz, kendi helikopterini, uçağını, gemisini, tankını, tüfeğini, arabasını, telefonunu, ilaçlarını, savunma yazılımlarını üretme çabasındadır. Buna rağmen, yüksek teknoloji üretme konusunda ülkemizde atılması gereken daha çok adım olduğu ortadadır. Bu konulara daha çok ağırlık verilmeli, verilen destekler ise kararlı şekilde sürdürülmelidir. BT’ye yapılacak yatırımlarının genel ekonomi içindeki payının Avrupa Birliği ülkelerinin ortalama düzeyine çıkartılması için yeni hedefler belirlenmeli ve hayata geçirilmelidir.
  11. İleri teknolojileri üretmek, inovasyon kültürünü artırmak ve yaygınlaştırmak, yapılan çalışmaları ve yatırımları desteklemek, verilen teşvikleri artırmak için TÜBİTAK ve BSTB gayret göstermektedir. Verilen teşvikler ve uygulanan politikalar çerçevesinde desteklenen ar-ge merkezlerinde yapılan ve devam eden proje sayısının bugün için 15.000 civarında olduğu ve bu projelerden üretilecek fikir ve ürünlere patent ve faydalı model almak için yapılan müracaatların sayısının 5000 civarında olduğu ve 1500’ün üzerinde patentin alındığı bilinmektedir. Bunun iyileştirilmesi için;
    • Faaliyet gösteren merkezler, ar-ge yapma konusunda daha samimi olmalı ve kaynakları verimli kullanmalıdır.
    • Ar-ge konusunda üniversiteler ile daha yakın çalışmalar yapılmalıdır.
    • İlgili bakanlık, ar-ge merkezlerini daha sıkı denetlemesi gerekmektedir.
    • Üniversiteler ise; ar-ge’ye daha çok yatırım yapmalı, ar-ge üreten merkezler kurmalı veya kurulmuş olan ar-ge merkezleri ile işbirliğini artırmalıdır.
    • Ar-ge merkezlerinin daha aktif olarak çalışabilmesi için sürdürülebilir yapılar oluşturmalıdır.
    • Öğretim üyeliklerine, konu ile ilgili yeni ve zorlayıcı kriterler getirilmelidir. Mevcut kriterler yükseltilmelidir.
    • Lisans eğitimini derece ile bitiren öğrencilerin üniversitelerde araştırm görevlisi olması özendirilmelidir.
    • Performansı belirli seviyenin altında olan öğretim elemanlarının üniversitelerle ilişkileri kesilmelidir. Performansa dayalı yeni sistemler geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.
    • Üniversitelerin inovasyon kültürü beklenen düzeyin altındadır. Bunun için yeni tedbirler alınmalı, yurtdışından yabancı öğretim elemanı çalıştırma kolaylaştırılmalı, hızlı bir zihniyet dönüşümü sağlanmalıdır.
    • Ar-Ge merkezlerine verilen destekler kadar üniversitelere de destekler verilmeli veya verilen destekler artırılmalıdır.
    • Üniversitelerde Ar-Ge merkezleri kurulmalı, araştırma yapan üniversite mantığına geçiş gibi adımlar daha çok teşvik edilmeli, lisansüstü tezlerin daha çok endüstri bağlantılı yapılması daha çok teşvik edilmeli, öğrenciler kurulan merkezlerde ve yapılan projelerde çalıştırılmalıdır.
    • İhtiyaca göre, üniversitelerde sektör ar-ge merkezlerininde kullanabileceği ortak ar-ge merkezleri kurulmalıdır. Mevcutlarının ise kapasiteleri arttırılmalıdır. Ar-ge merkezlerinin ihtiyaç duyacağı kalifiye eleman yetiştirilmesine de önem verilmelidir. Ar-Ge mantığını anlayan ve projelerde görev alan öğrencilerin yetiştirilmesine daha çok önem verilmelidir.
  12. Dünyada ar-ge yapan, ürün geliştiren ve bunları pazarlayan şirketlere baktığımızda, bazı şirketlerin bünyelerinde ülkemizde bulunan doktoralı eleman sayısı kadar uzman çalıştırdıkları bilinmektedir. Dolayısıyla YÖK’ün 100-2000 Projesi, MEB’in ve TÜBİTAK’ın bugüne kadar desteklediği yurtiçi veya yurtdışı doktora programları gibi programlara verilen destekler devam etmeli ve daha çok fakat kaliteli doktoralı eleman yetiştirilmesine önem verilmelidir.
  13. Son yıllarda üniversitelerde üretilen doktora tezlerine bakıldığında, bu tezlerden çokta iyi çıktılar elde edilemediği ortadadır. Çoğu tezlerden yayın bile yapılamamaktadır. Üniversiteler bu tür konulara daha çok önem vermelidir.
  14. Ülkemizin beklenen düzeyde yüksek teknoloji üretilmesinde söz sahibi olması zaman alacaktır. Herşeyden önemlisi buna uygun ekosistemlerin oluşturulması gerekmektedir. Sadece ülkenin değil üniversitelerin, şirketlerin, ar-ge merkezlerinin veya şehirlerinde bu yönde stratejiler geliştirmesi gereklidir. Mesela; Ar-Ge merkezlerinin belirli alanlarda kümelenmesi gibi.
  15. İyi bir ekosistemin oluşturulması için; bilim-teknoloji-üretim-ekonomi çevriminin oluşturulması, bunun için ise öncelikle yetişmiş insan kaynağına, proje fikirlerine, fikirlerin geliştirilebileceği altyapılara ve araştırma laboratuvarlara, yeni cihaz, ekipman, laboratuvar veya test merkezi, danışmanlık, yetenekli uzmanlara ve eğitmenlere, yerinde farklı ortamları ziyaret, fikrin büyümesi ve geliştirilmesi için zamana tabii ki bunları desteklemek için maddi kaynağa veya yapılan işe finansal kaynak yaratacak enstrümanların artırılmasına ihtiyaç vardır.
  16. Değişim için gelişim ve ilerleme şarttır. Bunun için yaşam boyu öğrenme felsefesi yaygınlaştırılmalıdır.
  17. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimi ve bunun ekonomiye dönüştürülmesi için harcanan emek, yapılan yatırımlar, verilen teşvikler, oluşturulan politika ve stratejilerin yeterli seviyede olduğu değerlendirilse de bunların iyi anlaşılamadığı, hedeflenen büyüme oranlarının yakalanamadığı görülmektedir. Farklı alanlarda verilen rakamlara bakıldığında, dünya ülkeleri arasında sıralamalarımızın 10-65 arasında olduğu görülmektedir. Bunun iyileştirilmesi ve geliştirilmesi gereklidir. Bu endekslere ait parametreler mutlaka dikkate alınmalı, kullanılan kriterlerin aslında bizleri yönlendirici ve uyarıcı olduğu dikkate alınarak, gelecekte planlanan hedeflere erişilmesi için bu kriterlerin yerine getirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
  18. BT ve bilgi toplumu konusunda mevcut politika ve stratejiler gözden geçirmeli, verilen teşvik veya destekler daha çok sorgulanmalı, teşvikler arttırılmalı, yatırımcılara güven verilmeli, BT’ye verilen destekler sürdürülmeli, hedeflere erişilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.
  19. Üniversitelerin eğitim-öğretimde kalite anlayışını benimsemesi, bilime, inovasyona, teknolojiye, laboratuvarlaşmaya ve bunların öğrencilere aktarılmasına daha çok önem vermesi, ülke ihtiyacı göz önüne alınarak öğrenci yetiştirilmelidir.
  20. İhtiyaç duyulan alanlarda çalışmalar yapılması ve projeler üretilmesine ağırlık vermesi, ar-ge yapılacak alanlarda yeni laboratuvarlar kurulması veya mevcutlarının iyileştirilmesine, üniversite-endüstri işbirliğine ağırlık verilmesi, ar-ge merkezi-üniversite işbirliğinin artırılması, üniversitelerin kaliteli çıktılar üretmesi için önlemler alınması, bilimsel bakış açılarının geliştirilmesi, fikirlerin özgürce geliştirilebildiği ortamların oluşturulmasına daha çok ihtiyaç vardır.
  21. Yanlışlıkları, eksiklikleri veya hataları bulmak için denetimler bizlere yol göstermekte, verilen hizmetlerin kalitesini artırmakta, maliyetleri düşürmekte, güvenlik ihlallerini azaltmakta ve sonuçta ulusal bilgi varlıklarının daha iyi korunmasına yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla ülkemizde, BT Denetimi konusuna daha çok yer verilmeli, bunun için ulusal ve uluslararası standartlardan, ISACA gibi uluslararası örgütlerin bilgi birikimi ve deneyimlerinden, ISACA Ankara Chapter gibi derneklerin bilgi birikimlerinden mutlaka faydalanılmalıdır.

Prof. Dr. Şeref SAĞIROĞLU

Gazi Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Bölüm Başkanı, Akademik Koordinatör, ISACA ANKARA-CHAPTER